AB Kendisi konusunda bile karar alabilmekten aciz
Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timuçin Kodaman:
AB Kendisi konusunda bile karar alabilmekten aciz
Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timuçin Kodaman, İYİ Parti'den milletvekili aday adayı oldu. Adaylık için görevinden istifa eden Prof. Dr. Kodaman, 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlere ilişkin açıklamalarda bulundu.
Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Timuçin Kodaman, İYİ Parti'den milletvekili aday adayı oldu. Prof. Kodaman, seçim süreci ve sonrasında dış politikada yaşanacağı öngörülen gelişmelere ilişkin Cumhuriyet'e konuştu.
"MİLLİ GÜVENLİK SORUNLARI ÇÖZÜLECEKTİR"
Türkiye'nin içinde bulunduğu seçim sürecinde ve seçim sonrası ABD ile ilişkilerde görülebilecek değişime ilişkin konuşan Prof. Dr. Kodaman,"Seçim sürecinde iktidarın Amerika ile ilişkileri söylem düzeyinde gereceği görülüyor. Seçim sürecine yaklaşıldığı bir dönemde Suriye’nin Kuzeyine bir operasyon yapma olasılığının da göz önünde bulundurulması gerekir. Hükümet değişirse, söylem düzeyinde karşıtlığın yerine masada ulusal güvenliğimizi korumak ve oldubittilere izin vermemek için diplomasinin, askeri gücün ve ekonomik enstrümanların bir arada kullanıldığı akıllı güç politikasını devreye sokacağız. Akabinde oğru taktik ve stratejiler ve akıllı güç kullanımı ile Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı milli güvenlik sorunları çözülecektir. Türk dış politikasının temel belirleyici unsuru ulusal çıkarıdır ve bu bağlamda hükümet değişikliğinde ABD ile ilişkiler ulusal çıkarlarımız bağlamında devam edecektir" ifadelerini kullandı.
F-35 SORUNU: "ÇÖZÜMÜ FIRSATI YAKALANABİLİR"
İktidar değişirse ABD ile yaşanan F-35 projesi gerginline ilişkin Türkiye’nin bölgede güçlü bir hava gücü olmasını isteyemeyen İsrail ve İsrail’in Amerika’daki rolünün önemli olduğunu aktaran Prof. Dr. Kodaman, "Ancak bize gerekçe olarak S-400 hava savunma sistemi gösteriliyor. Türkiye hem S-400’ü hem de F-35 uçaklarının savunma konseptine kazandırması gerekiyor. Çözüm de, Askeri diplomasi yolu ile küresel rekabet içeresinde olan ülkeler arasında silah kapasitelerinin öngörülebilir olması sağlanabilirse, çözüm fırsatı yakalanabilir" dedi.
"AB KENDİSİ KONUSUNDA BİLE KARAR ALABİLMEKTEN ACİZ"
"Seçimin ardından AB süreci yeniden başlar mı?" sorusuna yanıt veren Kodaman şöyle devam etti:
"Bugün Avrupa’da da büyük değişimler gerçekleşiyor. Özellikle Brexit, Rusya’nın Ukrayna işgaliyle birlikte bunu yakinen görüyoruz. Artık AB kendisi konusunda bile karar alabilmekten aciz. Bir durgunluk süreci yaşıyor. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle enerji krizi yaşamasına rağmen bir politika üretemedi. Yani AB artık bir bütün olmaktan güçlü bir ses olmaktan, ortak karar alabilmekten uzak. Dolayısıyla, 60 yıldır AB’ye girmek için çabaladık olmadı. Evet, AB’nin bir parçası olsak iyi, fakat yeni dönemde AB üyeliği bize ne kaybettirir ne kazandırır bunu da sorgulamalıyız. Müzakereler başlaması da, AB-Türkiye ilişkilerine bir ivme kazandırması açısından olumlu olabilir."
DENGE POLİTİKASI ŞART
Son olarak ABD ile yaşanan durumların Çin ile ilişkileri etkileyip etkilemeyeceği yönünde bilgiler veren Prof. Dr. Kodaman şunları söyledi:
"Bizim ABD ve Batı ile kötü ilişkilerimizin olduğu dönemde Çin ile iyi ilişkiler geliştirebilmemiz mümkün değildir. Yine Çin ile kötü ilişkilerimiz varken, ABD ile iyi ilişkiler geliştirebilmemiz mümkün değildir. Olsa da çok zordur, sürdürülebilir değildir. Tabi ki, hiç bir ülke ile mükemmel ilişkileriniz olması mümkün değildir. Fakat dengeli ilişkiler kurabildiğimiz, büyük stratejimiz çerçevesinde çıkarlarımızı net bir şekilde tanımladığımızda Çin ve ABD ile eş zamanlı iyi ilişkiler geliştirebilmemiz mümkün olur. AB’ye giremiyoruz, o zaman ŞİÖ’ye gireriz yaklaşımı ile olmaz. Bu sefer ne AB’de ne de ŞİÖ’de dikkate alınırız. ABD ile ilişkilerimiz koptuğunu varsayalım. Çin ile yakın ilişkiler geliştirdik. Bu ilişki asimetrik olur. Örneğin, BMGK daimi üyesi Çin, Türkiye’nin Kıbrıs, Ege, Doğu Akdeniz davalarında Türkiye’nin mi yanında. Dolayısıyla Türkiye’nin çıkarı, gücünün ve güç araçlarının farkında olarak, Batıyla Doğuyla eş zamanlı iyi ilişkilerden, dengeli politikalar izlemekten geçiyor. Yoksa bir oraya bir buraya savruluruz. Ülkemizin potansiyelini israf ederiz. Sonsöz olarak, 10 metre sıçrayabilecekken, 2 metre sıçrayıp Allah’a şükür demek, Allah’a nankörlüktür. Türkiye’de de olan bu maalesef."