Ersoy, yaptıkları tamamen şov, yalakalık
16 Ocak’taki 35. Olağan Genel Kurultayında, 19 Ocak’taki grup toplantısında ve sosyal medya aracılığıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiğini gerekçe göstererek kamu davası açılması talebiyle Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan İl Genel Meclisi Başkanı Ali Bolat ve beraberindeki meclis üyelerine, Isparta Eski Belediye Başkanı Hasan Balaman'a CHP İl Başkanı Eyüp Ersoy’dan bir açıklama geldi. “Bu tür açıklamalar tamamen şov, yalakalık ve birilerine yaranma niteliğinde olup başvuruda bulunanlar hipnotize olmuş bir sürü psikolojisi ile hareket etmektedir” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Ersoy, yaklaşık iki aydır İl Başkanı olarak partide görev yaptıklarını, “İl kongremizin akabinde bir kurultay süreci yaşadık ve Parti meclisimizi yeniledik. Bundan böyle Genel Merkezimizin söylemleriyle de sokakta ve hayatın her alanında eylemleriyle çok daha güçlü bir CHP göreceğinizden emin olabilirsiniz. Ülke olarak zor günler geçirdiğimiz bugünlerde başta şehit olan askerlerimizi ve tüm güvenlik güçlerimizi rahmetle anıyor, ailelerine ve tüm Türk halkına baş sağlığı diliyorum.
Son zamanlarda Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine AKP il ve ilçe teşkilatları tarafından bir merkezden yönlendirilmiş oldukları açıkça beyanatlarından da belli olan toplu suç duyuruları üzerinde durmak istiyorum. Genel Başkanımızın cumhurbaşkanına diktatör bozuntusu demesinin ardında hem mahkemelerce resen hem de çeşitli illerde toplu olarak suç duyurularında bulunulduğu herkesin malumudur. Fakat bu yapılan toplu suç duyurularının hiçbir hukuki niteliği yoktur ve geçersizdir. Türk Ceza Kanunumuz’un temel ilkesi olan suçun ve cezanın şahsiliği ilkesi uyarınca yapılan toplu suç duyuruları hukuken geçersizdir.
Ayrıca gerek AİHM gerek AİHS gereğince cumhurbaşkanı sırf makamından ötürü fazladan koruma hakkını elde edememektedir. AİHM içtihadı devlet başkanlarının hakaret konusunda diğer insanlardan daha ayrıcalıklı tutulamayacağını hiçbir şüpheye bırakmayacak şekilde öngörmektedir. AİHM tarafından açıkça AİHS’e aykırı olduğu saptanmış olan TCK’nın 299. maddesinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının açık olarak gösterdiği üzere, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca AİHS’in 10. maddesi karşısında esas alınması mümkün değildir. Bu madde zımnen ilga edilmiştir. Avrupa Konseyi’ne üye hiçbir ülkede devlet başkanına hakaret edildiği gerekçesiyle soruşturma açılamazken 299. madde dayanak gösterilerek hakkında iddianame düzenlenen, tutuklanan herkesin sistemik olarak ifade özgürlüğü ihlal edilmektedir.
Bu tür açıklamalar tamamen şov, yalakalık ve birilerine yaranma niteliğinde olup başvuruda bulunanlar hipnotize olmuş bir sürü psikolojisi ile hareket etmektedir. Asıl maksat Dış siyasette, ekonomide, terör olaylarında, eğitimde, hukuk sisteminde ve tüm sosyal alanda iktidar politikalarının çökmüş olduğunu ve çürümüşlüğünü, ülkenin dünyada ve bölgesinde yalnızlaştığını kamuoyundan saklamak,gündemi değiştirmek,vatandaş üzerinde algı yaratarak yapmış oldukları tüm yanlışları her zaman olduğu gibi yine birilerinin sırtına yükleme gayretinden başka bir şey değildir.
Demokrasi rejimi, yönetenlerin hesap verdiği, yönetmeye aday olanların ve yönetilenlerin de gerektiğinde hesap sorabildiği bir rejimdir. Pek tabii ki ana muhalefet partisi liderinin eleştiri hakkını kullanması da son derece olağandır. Ancak Genel Başkanımızın önce partimizin kurultayında, ardından da grup toplantısında anayasa maddelerini referans göstererek cumhurbaşkanının tarafsızlığıyla ilgili sarf ettiği sözler AKP yöneticilerini rahatsız etmiş olacak ki genel merkezin emriyle böyle bir girişimde bulunmuşlar.
Suç duyurusunda bulunacakları son adres Cumhuriyet Halk Partisi ve onun lideridir.
Sayın Genel Başkanımız tıpkı önceki genel başkanlarımızın da yaptığı gibi çağdaş Türkiye mücadelesi vermektedir. Biz inandığımız değerlerin ve davamızın yolunda aydınlık yarınlar için canımızı feda etme pahasına yürüyoruz. Genel Başkanımızın sonuna kadar arkasındayız. CHP ve onun şu andaki liderini siyasi üslup ve eleştiri dozu konusunda suçlamak kimsenin haddi değildir. Hele AKP'nin hiç haddi değildir. Mevcut hükümeti ve cumhurbaşkanını eleştiren, muhalefet eden, farklı düşünceleri dile getiren herkesin ve her kesimin, genç, yaşlı, öğrenci, emekçi, kadın erkek ayrılmadan yargı eli ile, hapis cezası ve müebbetler ile sindirilerek bertaraf edilmeye çalışıldığı sadece bizlerin değil tüm dünyanın dikkatini çekmektedir. Biz CHP olarak zalimin değil mazlumun hakkını koruyacağız. Sessiz çoğunluğun sesi olmaya devam edeceğiz. Korkmayacağız, yılmayacağız, sinmeyeceğiz ve susmayacağız.
Tamamen şov, yalakalık ve birilerine yaranmak için gündemi meşgul ederek vatandaşı aldatacaklarına AKP’nin 14 yılda ülkeyi ne hale getirdiğini sorgulayarak düşünsünler.
AKP’nin ülke çıkarları değil, birilerinin siyasi geleceği ve şahsi menfaatlerini gözeterek yürüttüğü iç ve dış siyaset yüzünden hem ülkenin içi hem çevresi yangın yerine dönmüştür.
Sıfır sorun diye yola çıktılar, şu anda dost diyebileceğimiz komşu ülke kalmadı. Bütün komşularımızla kavgalıyız.Bir dış politika uyguladılar 24 saatte Halep’e, Şam’a girecek Emevi Camiinde namaz kılacaklardı.Ama ne oldu iki buçuk milyon Suriyeli bize geldi.Süleyman Şah türbesini bile kaçırmak zorunda kaldılar.Suriye sınırında uçaklarımızı havalandıramaz duruma geldik.Dış politikada Türkiye tarihinin en büyük yenilgisini Suriye politikasında aldı.Ortadoğuda, Avrupada hatta ABD de dışlanan itibarı sıfırlanan ülke olduk.Bütün dünya kapılarını Türkiye’ye kapatmış durumda.Suriye konusunda tek müttefikimiz Suudi Arabistan ve Katar, bunlarında dünyada ne kadar itibarlı oldukları malum.Bütün uygar dünyadan koptuk.
CHP olarak; AKP iktidarını her ortamda ve zeminde Suriye’nin iç işlerine karışmamaları, orada bulunan muhalif ve dini örgütlerle irtibatlı olunması ve desteklenmesinin doğru olmadığı hususunda ikaz ettik ancak şu anda gelinen durum maalesef bu.Şu anda Türkiye Ortadoğu bataklığında çırpınmakta ve savaşa zorlanmaktadır.Şu anda Suriye de savaşmakta olan ne kadar IŞİD’ci,El Nusra’cı,cihatcı varsa büyük çoğunluğu Türkiye üzerinden oraya gitmiştir.Suruç,Reyhanlı , Ankara Gar ve İstanbul Sultanahmet katliamları da yine bu güçler tarafından gerçekleştirilmiş ve suç ortakları da AKP iktidarıdır.
AKP seçim sürecinde” bizi tek başımıza iktidara getirin analar ağlamayacak şehit gelmeyecek “diye halkı kandırdı. Çözüm süreci adı ile yürütülen ne olduğu bir türlü anlaşılamayan terör örgütü ile gizli ve açıktan görüşmeler ve anlaşmalar yapan Oslo’da PKK ile masaya oturan, Dolmabahçe mutabakatını yapan, İmralı’da Terör örgütü ile görüşmeler yapan,Suriye’ye geçen peşmergeleri hem de 29 Ekim gibi önemli bir günde törenlerle karşılayan,sınırdan giren teröristleri sözde çadır mahkemelerinde yargılayarak aynı gün salıveren,şu anda ABD’nin müttefik ancak iktidarın ve sarayın terör örgütü PKK’ın Suriye Kolu dediği PYD lideri Salih Müslim’i Ankara’da protokol ve kırmızı halılarla karşılayan,terör örgütüne yönelik operasyon isteğinde bulunan güvenlik güçlerine operasyon izni verilmemesi için Valiliklere ve Kaymakamlıklara talimat verende yine iktidardaki AKP’dir.
AKP iktidarı terör örgütüne yardım ve yataklık yapmış, devletin güvenlik güçlerinin terörle mücadele yapmalarını verdiği talimatlarla engellemiştir. 7 Hazirandan bu güne 270 şehit verdik. Bu son 19 yılda verilen en yüksek şehit sayısıdır. Gerçi AKP zihniyeti şehidi kelle olarak gördüğü için bunu pek umursamayacaktır.2002 Yılında bunlar iktidarı sıfıra yakın terör sorunu ile aldılar. Maalesef bu gün gelinen durum terör açısından çok kötü durumdadır. Doğu ve Güneydoğuda terör örgütü 17 ilçede hendek kazacak, silah ve mühimmat depolayacak,mayınlama yapacak,tünel kazacak ve Mit,Güvenlik Güçleri ve Hükümet yetkilileri bunları görmeyecek,duymayacak .Bunun adı yardım yataklık,suça ortak olmadır. Ve bu konuda da biz CHP olarak adli mercilere gerekli şikayet ve başvurularımızı yapacağız. Hem de delili ile AKP gibi yönlendirme olmadan, ne yaptığını bilmeden ve inanmadan sadece şov ve yalakalık olsun diye değil.
Terör azmış durumda, ekonomi hızla çöküyor ve AKP tek başına iktidar. Seçim sürecinde CHP’nin bildirgesinde ekonomi ile ilgili bazı verilerini aynen alarak kopyaladılar. Millete kaşıkla verip kepçe ile geri aldılar. Ekmeğe yüzde 33,kırmızı ete yüzde 21civarında,ulaşıma yüzde 30, elektriğe, vergilere, zorunlu trafik sigortasına ve bunlara bağlı daha birçok şeye zam yapıldı. Vatandaş vahşi kapitalizme teslim edilmiştir. Bütün dünyada gıda fiyatları düşerken sende artıyorsa,orada sosyal devlet yok demektir.Esnaf,çiftçi,emekli,asgari ücretli ve toplumun büyük kısmı ödeme ve geçim güçlüğü içine itilmiştir.Bu gün bir buçuk milyon kişi bankalarla icralık duruma gelmiştir.
Ülke her konuda çıkmaza ve kaosa sürüklendiği halde şu anda iktidarın ve sarayın tek sorunu Yeni anayasa ve başkanlık rejimi, ülkenin rejimi bir kişinin kişisel hırs ve çıkarlarına kurban edilemez. Yeni, milli ve demokratik anayasa söylemi tamamen aldatmacadır. Asıl niyetleri ülkenin rejimini değiştirmek ve ne manaya geldiği bir türlü anlaşılamayan Türk tipi başkanlık sistemidir. Öz yönetim ve Türk tipi başkanlık aynı amaca hizmet etmektir. Ulu önder Atatürk’ ün kurduğu parlamenter sistemi dinamitlemektir.
Mevcut anayasa 1982 de vatandaşın yüzde 92 oyu ile kabul edilmiş ve geçen 34 yıl içinde 84 maddesi zaten değişmiştir. Değişti de ülkede demokrasi ve özgürlükler mi gelişti? Tam aksine bu gün düşüncelerimizi açıklama konusunda tereddüt ediyoruz. Ciddi koşullar ve baskı yönetimi var. Bugün İngiltere de anayasa yok ama gelenekleri ile kurallarıyla, teamülleri ile yüksek ahlaki standartlarıyla ve kanunları ile birinci sınıf demokrasileri var.
AKP gerçekten daha özgürlükçü ve milli anayasada samimi ise öncelikle genel başkanımızın da belirttiği gibi siyasi ahlak yasasını çıkarmalı, milletin vekilini parti liderlerine değil milletin kendisi seçmeli parlamenter sistemin vazgeçilmezi olan güçler ayrılığı ilkesini gerçekten hayata geçirmeli yargı bağımsızlığı sağlanmalıdır. Anayasada belirtilen herkes düşüncesinde özgürdür ilkesi tam benimsenmeli kimse fikir ve düşüncelerini açıklamasından dolayı baskı ve zulüm görmemeli, dünyanın da kabul ettiği gibi demokrasinin vazgeçilmezi olan medya özgürleştirilmeli ve sansür yasaları tekrar uygar ülkelerin standartlarına getirilmeli, halkın tarafsız ve doğru haber almasının önü açılmalıdır. Laiklik sistemi güçlendirilmeli, etnik kimlik üzerinden, inanç üzerinden ve yaşam tarzı üzerinden siyaset yapılmamalıdır. Vatandaşın vergileriyle beslenen ve tarafsız olması gereken TRT şu anda AKP’nin borazanlığını yapmakta, ülkenin kurucu iradesinin aleyhine yayınlar yapmaktadır. TRT bu rezil durumdan kurtarılmalıdır. Medeni dünyanın vazgeçilmezi olan üniversitelerin gerçek manada özerkleştirilmeli, gerçek ilim ve bilgi yuvaları düşünce üreten kurumlar haline getirilmeli, YÖK kaldırılmalıdır.
Parlamenter sistemin vazgeçilmezi olan yasama organı AKP iktidarıyla tamamen etkisizleştirilmiş Ortadoğu bataklığında birilerinin siyasi hırs ve çıkarları uğruna parlamentonun bilgisi ve onayı dışında ülke hızla savaşa sürüklenmektedir. 1 Mart tezkeresinde ülkeyi olası savaş dışında tutan Cumhuriyet Halk Partisi bu kirli ve sonucu belli olmayan savaşında karşısındadır. Biz Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisiyiz. Kuva-i Milliye ruhundan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘ Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ ilkesini kendine şiar edinerek yurtta ve komşularımızla barışın sağlanması için her türlü mücadeleyi sonuna kadar yürüteceğimizi ve bunları yaparken hiç kimseden emir ve talimat almadan, korkmadan, yılmadan mücadelemize devam edeceğiz.